Uzmanlar, İsrail’in Gazze’deki sivillere yönelik saldırılarının yanı sıra temel ihtiyaç maddelerine erişimin önlenmesinin de uluslararası insancıl hukuka aykırı olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Liverpool John Moores Üniversitesi İşletme ve Hukuk Fakültesinden Prof. Dr. Triestino Mariniello ve Boston Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Uygulamalı Hukuk Profesörü Susan Akram, İsrail’in Gazze’deki sivilleri hedef almasına ilişkin AA muhabirine konuştu.
Prof. Dr. Mariniello, Gazze’ye 16 yıldır uygulanan ablukanın sivil nüfusu toplu cezalandırmak olduğunu ve dolayısıyla uluslararası hukuka uymadığını belirterek, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Birleşmiş Milletlerin (BM) ablukayı yasa dışı ilan ettiğini hatırlattı.
İsrail’in asker ve sivil farkını gözetmek zorunda olduğuna işaret eden Mariniello, “İsrail, sivillere, sivil unsurlara, huzur evlerine ve tıbbi birimlere ayrım gözetmeksizin kasıtlı saldırılar gerçekleştiriyor.” dedi.
Mariniello, saldırılarda marketler, mülteci kampları, okullar ve dini alanların hedef alındığını vurgulayarak, “Sivil unsurlara ve sivillere kasten saldırmak sadece uluslararası insancıl hukukun ihlali değil, aynı zamanda uluslararası ceza hukuku kapsamında savaş suçu.” ifadesini kullandı.
Sivillerin temel ihtiyaç maddelerine erişimini önlemeyi de uluslararası ceza hukukunun ihlali ve savaş suçu olarak değerlendiren Mariniello, İsrail’in Hamas üyelerini öldürme bahanesiyle bir mahallenin tamamını veya mülteci kampını bombalamasının uluslararası hukukla örtüşmediğine dikkati çekti.
Mariniello, sivillerin olduğu alanların bombalanmasına ilişkin, “Orada bir savaşçı olsa bile, uluslararası insancıl hukuk kapsamında, bu o bölgenin askeri hedef olduğu anlamına gelmez. Orası sivil hedef olarak kalır, bu nedenle oraya saldırılamaz.” ifadesini kullandı.
Gazze’deki sivillerin güneye göç etmeye zorlanmasının da uluslararası insancıl hukukun ihlali ve savaş suçu olduğuna vurgu yapan Mariniello, bunun UCM’nin yetki alanına girdiğini söyledi.
“Soruşturma için yeterli kanıt var”
Mariniello, UCM Başsavcısı Kerim Han’ın bölgedeki savaş suçlarıyla alakalı yaptığı incelemede “isteksiz” göründüğünü ifade ederek, Han’ı Gazze’de yaşananlara ilişkin etkili soruşturma yürütmeye ve önlem almaya çağırdı.
Soruşturma açılmaması durumunda UCM’nin güvenilirliğinin ve meşruiyetinin sorgulanabileceğini dile getiren Mariniello, “Gazze’de bu günlerde gördüklerimize bakarsak, bence mahkeme ve Başsavcı için soruşturma açması adına yeterli kanıt var.” değerlendirmesini yaptı.
Mariniello, Gazze’de ateşkes ilan edilmesi için bağlayıcı bir kararı ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) alabileceğini hatırlatarak, ABD’nin bu konuda veto yetkisini kullanmama ihtimalinin çok düşük olduğunu, bu nedenle de BMGK’den bir karar çıkmasını beklemediğini belirtti.
Gazze’de soykırım riskine değinen Mariniello, İsrailli askeri ve siyasi yetkililerin sivil ve Hamas mensubu ayrımı gözetmediklerini ve Gazze’de nükleer bomba kullanabileceklerini söylemesine rağmen BMGK’nin etkisiz kalmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.
Mariniello, ABD’nin ve Batılı devletlerin Rusya-Ukrayna Savaşı’nda çatışmaların durması için çağrı yaptığını hatırlatarak, bu ülkelerin Filistin meselesinde çifte standart uyguladıklarını kaydetti.
Uluslararası hukukun uygulanmasında eksiklik olduğunu dile getiren Mariniello, İsrailli yetkililer için yıllardır “cezasızlık iklimi” yaratıldığını vurguladı.
“Bu savaş uluslararası toplumun gözleri önünde yürütülüyor”
Profesör Akram da İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında uluslararası hukuku ağır şekilde ihlal ettiğine dikkati çekerek, “Genellikle uluslararası insancıl hukukun belirli eylemleri yasakladığı unutuluyor.” şeklinde konuştu.
Sivillerin, BM tesislerinin, okulların ve hastanelerin hiçbir silahlı çatışmada hedef alınamayacağının altını çizen Akram, “Bunun ötesinde, işgalci bir güç olarak İsrail’in sivillere koruma ve güvenlik sağlaması gerekir, onları bulundukları yeri terk etmeye zorlaması ve hayatta kalmalarını sağlayacak şeylerin ellerinden alındığı koşullara sokması değil.” dedi.
Akram, bölgede sadece savaş hukuku, insancıl hukuk gibi yasaların değil, aynı zamanda işgalin özel yasaları ve yükümlülüklerinin de geçerli olduğunu vurguladı.
Dünyanın her yerinde insanların ateşkes talebiyle sokaklara döküldüğüne kaydeden Akram, “Ancak çoğu devlet, hem İsrail’e hem de destekçisi ABD’ye karşı somut adımlar atmadı.” ifadesini kullandı.
Akram, “soykırım” iddiasıyla açılmış birçok Filistin davası olduğunu belirterek, Soykırım Sözleşmesi’ne taraf olan herhangi bir devletin Uluslararası Adalet Divanına talepte bulunabileceğine ve sözleşmenin 9’uncu maddesi uyarınca, soykırımın işlendiği veya soykırıma suç ortaklığı yapıldığı durumlarda müdahale edilebileceğine dikkati çekti.
Gazze’de savaş suçunun yanı sıra insanlık suçunun da işlendiğini söyleyen Akram, “Bu savaş uluslararası toplumun gözleri önünde yürütülüyor. Bu çatışma sona erdiğinde ölü sayısı 10 bini bulacak ya da daha fazla olacak.” dedi.
Akram, şimdiye kadar 3 binden fazla çocuğun öldürüldüğüne işaret ederek, “Enkaz altında kaç kişinin gömülü olduğunu bilmiyoruz.” ifadesini kullandı.
“Bir halkı aç bırakmak, bir milyon insanı göçe zorlamak ve sonra da güvenli bir yer bulmak için yola çıktıklarında onları bombalamak, hayatta kalma ve geçim kaynaklarını, yiyecek, su, giyecek ve hastanelerin çalışmasını sağlayan yakıtı kesmek… Bunların hepsi savaş suçudur.” diyen Akram, asıl meselenin sorumluların nerede, ne zaman yargılanacakları ve kovuşturmaları kimin üstleneceği olduğunu kaydetti.