Sosyal medya kullanıcıları, sanal ortamda çok sayıda takipçiye sahip oldukları için gerçek hayatta da popüler ve sevilen olduklarını düşünüyorlar. Oysa bu bir yanılsama…
Çünkü sosyal medyada paylaştıkları, etkileşime girdikleri, beğendikleri ya da beğenildikleri şeyler, gerçek hayatlarının sadece bir kısmını yansıtıyor.
Sosyal medya, günümüz insanının hayatından çıkaramadığı bir alışkanlık. Hatta bir tutku…
Her gün milyonlarca insan, sosyal medya aracılığıyla başka insanlarla bağlantı kuruyor. Aile, akraba, arkadaş, hatta hiç tanışmadığı insanlar, bir tıkla ulaşılabilir oluyor. Sosyal medya, doğru kullanıldığında birçok fayda sağlıyor.
Özellikle zamanın çok değerli olduğu bu çağda, iletişimi kolaylaştırıyor. Fakat sosyal medyanın aşırı kullanılması, bazı sorunlara yol açıyor. Bunlardan biri de sosyal medyanın, kullanıcılarını yalnızlaştırması olduğunun altı çizildi.
Sanal ortamda, kendimizi istediğimiz gibi gösterebiliyoruz. Orada gördüğümüz profiller, gerçek hayatta tanımadığımız, belki de yolda karşılaştığımızda selam vermediğimiz, belki de ‘şimdi konuşmak istemiyorum’ dediğimiz birçok insan. Bu yüzden oradaki rakamlar yükseliyor…
Ama bu rakamlar, bizi aslında daha yalnız ve izole hissettiriyor. Çünkü zamanımızın çoğunu orada harcıyoruz.
Takipçi sayısı ne kadar çok olursa olsun, gerçek hayatta kurulan arkadaşlıkların yerini tutmuyor. Bu bir çeşit kendimizi kandırma olarak görülüyor.
Aslında çok az insanla bağlantı kurmamıza, yani gerçek hayattan uzaklaşarak orada onay, beğeni ve paylaşım aramamıza neden oluyor.
Sosyal medyada paylaştığımız şeyler, zaten insanların görmesini ve beğenmesini istediğimiz şeyler.
Sosyal medyayı iş olarak kullananlar, tabii ki en güzel, en mükemmel, en iyi hallerini paylaşıyorlar.
Bu da insanlarda, özellikle gençlerde, bir algı oluşturuyor. ‘Herkes eğleniyor, herkes mutlu, ben neden yapamıyorum, neden ders çalışmak zorundayım, neden böyle yaşıyorum’ diye soruyorlar.